Yasna KOTESKA
Sinemada “Var olmayan Baba” Figürü
(Baba’nın Yokluğu)
Almodovar’ın “Volver”(2006) isimli yeni filminde erkek oyuncu yok. Asıl facia bu filmde “babanın yokluğu”dur. Sadece teyzenin gömüldüğü sahnede, taşlaşmış, sessiz ve önemsiz bir grup erkek yer alıyor. Geçmiş bir zamana ait, rolleri oluduğu zamandan kalma heykeller gibi. Oysa şimdi önemsizdirler. “Volver” filmi, iki kızkardeşin, bir kız çocuğunun ve birkaç komşunun hikayesidir. Bu hikayede geçen unsurlar Almodovar’ın kurguladığı dünyanın hamurunu oluşturur. Erkeklerin bulunduğu ikinci sahne yine bir yığın insanın bulunduğu, Penelope Kruz’un işlettiği lokanta sahnesidir. Onlar orada film setinde çekim yapıyolar. Erkekler yemek yemeğe gelir, yer, içer, yediklerini ödeyip kendi yollarına çekip giderler. “Volver”de tek profilli karakter Penelope Kruz’un eşidir. O küçük bir çocukla ilişki kurmaya hazırlandığı sırada yakalanıp öldürülür ve çocuk da kurtarılır. Almodovar’ın modern zamanları yansıttığı filmleri böyledir. O dünyaya bakışını şöyle ifade ediyor: Bugün ahenkli bir dünya sadece erkeklerin radikal yokluğuyla mümkündür. Dünya ataerkil kalıyor. Fakat kadınlar bu ataerkil dünyada erkekleri görmedikleri sürece kendilerini iyi hissediyorlar. Almadovar’ın eserlerinde kadınların ve erkeklerin yaşadığı dünyaların sınırları açık bir biçimde çizilmiştir. Bu ayrı dünyaların bir aradalığı ve uzlaşması düşünülemez.
Almodovar popüler kültürde önemli bir çizginin temsilcisidir. Bu çizgiyi Mevcut olmayan babalar kültürü diye adlandıracağım Goldberg’in, 1980’li yıllarda gençler tarafından cok rağbet gören “Aile Bağları” dizisini hatırlıyor musunuz? O bir babanın, annenin ve onların dört çocuğunun: Oğulları Aleks(Bu karakteri Michael J. Fox canlandırıyordu), kızları Melori ve Cenifer; ve en küçük oğulları Endi’nin hikayesidir. Bu dizi gerçekten, ilk kaydadeğer aile sitkomuydu. Bu filmin başarıya ulaşmasının nedeni, gerçek mutlu aile imajının, babanın üzerinde olan aile reisliğinin alınmasıyla; yani babanın ayrıcalıklarının ortadan kaldırılmasıyla mümkün olabileceğini ileri sürmelerinden kaynaklanmaktadır.
Steven Kiton, Freud’un eski zamanlardaki sadist baba imajının tam tersi bir özelliğe sahipti. Baba çevresine ne bir ilke ne değer empoze ediyordu. Bu tutumuyla gerçek kahraman-baba oldu. Sonrasında çekilen aile sitkomları bu şaşkın-liberal baba imajını aldılar. Buna benzer bir diğer örnek de “Kozbi Şov”du.
“Aile Bağları”ndan Almodovar’ın filmlerine kadarki yolu ise başka bir film “babası” katetti: Benyini’nin “Hayat Harika”filmindeki baba. Bu filmin karakterleri baba ve oğul nazilerin ölüm kampında hükümlüdür. Baba, oğlunu gerçekliğin dehşetlerinden korumak için hayali bir dünya inşa etmeye başlar. Benyini bu filmde, “masum mizahın” radikal kötülüğü yenebileceği mesajını vermek istedi, ki bu doğru değil. Benyini’nin baba karakterinde iyi olarak ne vardı? Baba bir nazik maske ardında, intizam içinde, belirsiz kabalığını gizlemeye çalışıyor; bunu yaparken çocuğunun büyümesine izin vermiyordu. Bir çocuk için Benyini gibi psikolojik sorunları olan bir babanın varlığı gerçek bir korku olsa gerek. Gerçekleri gizleyen öyle bir maske ile baba çocuğunu, sadizmin dehşetinden koruyamaz. Baba, o maskeyi taşırken, çocuklarından ataerkillik geleneği içinde var olan “zulümden zevk alma” arzusunu gizlemektedir. Steven Kiton ve Benyini’nin kullandığı maskeler, süreç sonunda Almodovar’da babanın radikal bir biçimde “yok olmasına” kadar gelmiştir.
20. yüzyıl’da “babanın yokluğu” modern dünyanın siyasi amaçlarına da uygun bir durum olarak ortaya çıktı. Bunun gerçekleşmesinde psikoanalizin temel derslerinden biri yatmaktadır. Goldberg ve Benyini’nin kurguladığı “baba”lar, dünyalarını “yalancı teselliler üzerine” bina ediyorlardı. Onlar günümüzün garip aile ilişkilerini, siyasetini, cinselliğini kurguladıkları hayali bir dünya ile gizlemeye çalışıyorlardı. Fakat, günümüzün sadizmin dehşetiyle radikalleşen dünyasında, bu radikalleşmeye karşı yalancı maskeler takmak ve çocukları da bu yalana alet etmek en büyük yanlışlardan biridir.
Siyasi tavır bunun tamamen tersidir. Buna göre baba yok olmamalıdır. O çocuklarına düzenin ya da vahşetin nerede gizlendiğini öğretmelidir. O, çocuklarının siyasi kötülüğün/kötülüklerin nerede yattığını görebilmelerini sağlamak üzere, üzerine düşen sorumlulukların bilincinde olmalıdır. Bununla birlikte onun, çocuklarına bu kötülükler karşısında “direnme potansiyellerini” de öğretmesi gerekir. Bütün bu sorumluluklarını yerine getirdikten sonra ise çocuk bundan sonra hem kendine hem de başkalarına karşı nasıl yardım edeceğini bireysel çabalarıyla öğrenebilecektir.
Çeviren: Seyhan M. İBRAHİMİ
Post a Comment